24 Haziran 2009 Çarşamba

Yalnızlar sürüsü...

Yalnızlıktan yakınanlar arttı farkında mısınız? Hayatında kimsenin olmayışından şikayet edenler... Bir sevgilisi olmadığı için üzülenler...

Kendine hizmet etmesi için yarattığı teknolojiye hizmet etmeye mahkum kalan insanoğlu kısacık ömrüne bir çok şey sığdırmak zorunda artık. Zamanın parayla ölçüldüğü, tüketmenin üretimin önüne geçtiği, duyguların nostalji adı altında geçmişe öykünerek tasarlanmış eskitilmiş masa-sandalyelerde can çekiştiği 21. yüzyılda yaşam işe endekslenmiş durumda.
Yapacak çok şey var: Sabah erkenden kalkılacak, artık tanıdık bildik olan yüzler arasında itiş kakış ofise gidilecek. Akşam karanlığı çökmeden masa terkedilmeyecek ve böylelikle maaş hakedilecek. Sonra aynı kalabalık içinde dört duvardan tabuta geri dönülecek. Gün bununla da bitmeyecek. Çalışmak için mi yaşanır, yaşamak için mi çalışılır sorusuna yanıt bulmaya çalışan aciz kafada isimleri silinmemiş olan arkadaşlar varsa, tek tek aranacak; mümkünse birlikte etkinliklere katılınacak. Mevcut yetenekler değerlendirilerek kendi çapında eserler halinde hayata geçirilecek. Aynı zamanda, sosyal ve kültürel devinimler takip edilecek... Eh, aşk sesini duyuramıyor tabi. Hoş, o da bir tuhaflaştı. Göz göze, diz dize aşklar yok artİk. Kimse yarin öpülesi kiraz dudaklarından, teninin bahar kokusundan, dalgalanan saçlarından söz etmiyor. El ele kırlarda koşmak, kumsalda koklaşmak, konuşmadan anlaşmak, bakmadan görmek eski filmlerden sahneler. Sevdiği uğruna kahramanca çarpışanlar, onunla birlikte olabilmek için varını yoğunu ortaya koyanlar el yazmalarında kaldı. Duygular fazlalık. Özlemek külfet. Paylaşmak briefing terimi. Şefkat ise kayıp. Biri kız, biri oğlan iki çocuklu mutlu aileler reklamlarda yaşıyorlar. Gerçekte aşk artık internette doğuyor, kısa mesajlarda yürüyor, elektronik posta aracılığıyla ölüm haberi geliyor. Ve insanlar, o kısa ömürlerinin sonuna doğru koşarak giderken yalnız olduklarını düşünüyorlar, korkuyorlar. Sadece gidiyorlar, geride duygularıyla barışık olmanın renklendirdiği, insanlığıyla mutlu bir hayatın öyküsünü bırakamadan. Yüzlerce yıl sonra, kazılardan yaşanmışlığa dair hiçbir bulgunun çıkmayacağını farketmeden... Sürüler halinde gidiyorlar.

HÜR’ce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder