24 Haziran 2009 Çarşamba

Kırdılı Mecazkâr Faslı

Kuş kurdu yer mi, kurt kuşun anasını beller mi? Tanrı yere çarpıp çırpar mı? Marmara tam ortasından çatlayıp İstanbul’u yutar mı? Gelecek sene sedefli pembe ve mavilerin şımarık hakimiyeti sürecek ve ağırbaşlı renk takıntılılar yine şebek gibi ayakkabısız mı kalacak? Kadınların ölçüsü nereye kadar incelecek? Selülitin moda olma ihtimali nedir? Bu konuda yapılan istatistiki çalışmalar hangi piramitte saklanmaktadır? Erkeklerin darp güdüleri lise ve dengi okullarda müfredata alınsın mı? Trafik canavarlarını üretme çiftliği ne zaman kapatılır? Enflasyonun tırmanış hızı saatte kaç kilometredir ve havuzun on musluğundan birden su boşalırken A yönünden gelen otobüsle buluşması esnasında plakayı almak mümkün müdür? Baston yutmanın sırt ağrısına iyi geldiği klinik testlerle kanıtlanmış ve sağlık bakanlığınca onaylanmış mıdır? Makarna suyundaki nişasta lavabo borularında şişme yapar mı? Godot’yu kim, niye bekler? O pezevenk de niye randevularına sadık değildir? Dakikada 150 haşlanmış nohut kabuğunu ayıklayan bir kızın banyoda şarkı söylemesi halinde merkezkaç kuvveti ne olur, bu kızı evermek söz konusu olabilir mi? Ve genetik mühendisliği neyi çözecek allasen?

Genetik haritamız çözüldü ya... İnsanoğlu hastalanmayacak, yaşlanma gecikecek, eşeğin vücudunun her bir noktası sular altında kalmışsa bi de ölmeyecek! Al başına belayı! Yahu zaten anlaşamıyoruz, birbirimizin edep yerlerine bir şeyler sokuşturmadan rahat edemiyoruz... 100 yıl savaşlarından beri aralıksız süren din kapışmaları, laiklikle layıklık arasında gidip gelen sağlı sollu fikir çatışmaları, açlar toklara karşı müsabakaları, raiting sancısıyla evi başına yıkılanlara Talk Show teklifi götüren TV kanalları, terör kurgucularını yaşatma vakfı ile dünya nüfus planlama komitesi ortak çalışmaları, ozonda delik var, osurma-sıçma haraççı geçiyor ikaz timleri...

Ah tabii bir de sonu asla gelmeyecek gönül maceraları. Kadın-erkek, kadın-kadın, erkek-erkek, börtü-böcek, kuşlar, kelebekler, yeşeren ağaçlar, topraktan bitiveren tohumlar, çoluk, çocuk, çombalak, lağımlarda milyarlarca sperm, harcanan umutlar, nefret üreten ruhlar...

Genetik haritamız çözüldü de biri bana neye yarayacağını söyler mi? İnsanoğlu halen kendisini çözemedi. Ruhundan kaçtı, üretmekten korktu, tüketmeyi seçti. Olması gerekenleri yazılı harf dizgelerinin arasına sıkıştırıp sözlüklere sakladı; hayata geçiremedi. Ben, dedi; ya sen, diyemedi. Onlar, diye saldırdı. Siz, diye sövdü. Biz, olamadı asla.

Korkularının arasında yaşadığını sanan saldırgan hayvanlar sürüsü! Genetik haritan okundu işte! Artık daha da özelsin. Artık senden başka senin gibisi yok. Gerin de bir bak ileriye. Artık daha da teksin. Buydu ya hep istediğin... Tek, özel olmak... hep anlaşılmak... Bırak karşındakini, kendini bile dinlemeden, hatta merak dahi etmeden... Gün senin günün uhrevi legonun kutsal parçası... Tadını çıkar.

Çıkarabilirsen eğer...

HÜR’ce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder