8 Mayıs 2012 Salı

Yürüyün piramit inşaatına!

Uzak durayım, bakmayayım, cehalet mutluluktur, diyorum ama kendime söz geçiremiyorum. Gazeteleri, haberleri hayatımdan çıkarabilsem kendi yağımda kavrulup gideceğim ama ne mümkün! Eve gazete almayı bıraktım ama bilgisayardan, internet bağlantısından nasıl vazgeçeyim? Sinsi sinsi uzanıyor elim, bir iki tıkırtı, hoop, gazeteler karşımda. Gündem, Türkiye, Politika, Yaşam, Sağlık, Kültür-Sanat… Her bir bölüm, çağdışı, akıl dışı, mantık dışı acizliğimizi yansıtan birbirinden yürek paralayıcı haberle arz-ı endam ederken boğulma duygusu yaşıyorum resmen.

Eh işte, bugün de farklı değil. İlk yazıldığı tarihten bu yana defalarca “yenilenen” anayasa; politik kadraja usul usul sokulan başkanlık sistemi; Yunan tragedyalarının üç birlik kuralını anımsatan tek dil, tek din, tek bayrak, tek millet söylemleri…

Üç birlik kuralı deyince aklıma geldi: Bu topraklarda yaşayan bireyler olarak, birlik ve beraberlik kavramlarına bu kadar kayıtsız kalmamayı başarabilseydik; göçebe ruhlarımızı hasbelkader sahip olduğumuz üç kuruşluk dünya mallarına ve sıfatlarına yapışıp yerleşik düzende sabitleme yoluna gitmeseydik; geleceğimizi kahve fincanlarında, çay yapraklarında, çakıl taşlarında, kuru fasulyelerde arayıp şifayı boncuklardan, muskalardan ve uhrevi ritüellerden sormasaydık, gazetelerin gündem maddelerinden birçoğu kaleme alınmayacaktı. Zihniyle, yaşam kültürüyle bu kadar dağınık ve esrik akıllı bir topluluk olduğumuzdandır belki de, müstahaktır kabîlinden, başımıza bir padişah, bir imparator, iyisi mi bir firavun lazım.

Ufukta bir “exodus” görünmediğine göre, az laf çok iş düsturundan yola çıkıp mimari, taş işçiliği, yontmacılık gibi konularda araştırmalara girişelim derim. Zira çok yakında, yapımı nesiller boyu sürecek bir inşaatta çalışmaya başlayacak olabiliriz.

HÜR'ce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder